Yahyalılı Hacı Hasan Efendi vefatının 37. yılında dualarla anılıyor.
Bugün manevi çöküş içinde mücadele eden ve her geçen gün daha da kötüye giden insanlığa barış yolunun tarifini sunmak istiyorsak, gönül sultanlarının ayak izlerini takip etmeye devam etmeliyiz. Bu gönlümüzün padişahlarından biri de Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’dir (ks). Allah’a kavuşuşunun 37. yıl dönümünde, Anadolu’nun manevi mimarlarından, döneminin kutup yıldızlarından Hacı Hasan Efendi’nin (ks) hayatını anarak yolumuzu aydınlatabiliriz.
HAYATINDAN BÖLÜMLER
Hacı Hasan Efendi (ks) 1914/1330 yılında Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde doğdu. Anne ve baba tarafından Peygamber Efendimiz (sav)’in nur nesline dayanan soylu bir ailedendir. O dönemin sınırlı imkânları dahilinde, dini eğitime imkan vermeyen medresede eğitim gördü. Ancak çoğunlukla Erbilli Es’ad Efendi’nin (ks) halifesi olan babaları Mustafa Efendi’nin sohbetlerinde büyümüştür. Yedi yaşında Kur’an’ı öğrendi. Gençlik ve hatta çocukluk yıllarında ruhunun derinliklerinde taşıdığı yüce vasıfları ve yüksek karakterini davranışlarıyla ortaya çıkarmıştır. Kendi yaşındaki akranlarının dünyevi hırsların peşinde koştuğu bir dönemde o, Allah (cc) ve Resulü (s.a.v.) sevgisiyle yanıyordu.
Manevi aşıyı on dört yaşında yaptılar,
Gözlerimden sürekli yaşlar akıyordu
Kendilerinin de belirttiği gibi tasavvuf terbiyesinin kazandırdığı şefkat ve manevi nezaket o yaşlarda başlamıştır. Zamanın irşad direği Mahmud Sâmî Efendi (ks), Yahyalı’ya coşkun bir sevgiyle hizmet etmiş ve büyük iltifatlar almıştır.
EMANET, SOHBET, HİZMET
Yaklaşık elli yıl boyunca Adana, Kozan, Ceyhan, Niğde, Ürgüp, Develi ve Yahyalı camilerinde fahri vaiz olarak görev yaptı. Bir yandan İslam’ın muhteşem ilkeleri böylece insanların kalplerine kazınırken, diğer yandan odalarda özel sohbetler devam etti. Sohbet; Resûlullah (s.a.v.)’in bu ölümsüz metoduyla insanlar, dünyaya kulluktan kurtulmuş, Allah’a kul olmuşlardır. Kalplere ekilen ilahi aşk tohumunun yeşeren kısımları arasında tüm köksüz duygular yok olup gidiyordu.
Sohbetlerin manevi zevki tüketilince zaman ve mekan unutuluyor, ruhun önüne sıralanan tutku dağlarının ötesinde yepyeni bir dünya açılıyordu. Kısacası insan, doğasına/yaratılış amacına dönüyordu. Bu sırada Efendi Hazretleri tablet yazarak ve kısmen de tarım yaparak geçimini sağlamaya çalışıyordu.
SHEMAIL, AHLAK VE İNSAN İLİŞKİLERİ
Orta boylu, pembe tenli, parlak yüzlü ve ince kaşlıydı. Bir tutam tutamı geçmez. Az yerdi, gereksiz konuşmazdı ve sünnete uygun davranırdı. Hafif uyuyan biriydi. Sevgi doluydu. Bunu görenlerde istemsiz bir saygı duygusu uyandı.
Kendisini ziyarete gelenleri görmezden gelmez, çok rahatsız olduğu zamanlarda bile birkaç kelime de olsa sohbet etmekten çekinmez ve şunları söylerdi: ‘Sen geldiğinde kendimi daha iyi hissediyorum. ‘Seninle konuşurken acımı unutuyorum.’
Etrafına daima şefkatle bakar, herkesin durumunu sorar, herkesle yakından ilgilenirdi. Acı ve kederle gelenler, mutlu ve memnun olarak geri dönerlerdi. Öğrencilerine bir babadan daha şefkatliydi.
Bu haliyle o, şu üç mükemmellik özelliğine sahipti:
1 – Onun huzuruna gelindiğinde üzüntüsü ve kaygısı hafifler, onda bir ferahlık duygusu uyanır.
2 – Gelen kişi meclisinden ayrılmak istemiyor; Her kelimeyle coşkusu ve sevgisi artıyordu.
3 – Onu ziyarete gelen büyük küçük herkes elini öpmek zorunda kalmış ve hayır duasını almıştır.
Daha önce tasavvuf hakkında yanlış düşüncelere sahip olanlar, H. Hasan Efendi (ks) Hazretleri’nin sohbetlerine katılarak, buradaki aydınlanma ve manevi atmosferin etkisiyle bu teşkilatın gerçek kimliğini öğrenme fırsatı bulmuşlar ve bu teşkilatın gerçek kimliğini öğrenmişlerdir. hayranlıklarını gizlemezler. Çeşitli vesilelerle kendisini ziyarete gelen (İslami hayattan uzak) insanlara da güler yüzlü ve nazik davranır, nedenini soranlara ise şöyle derdi: ‘Oğlum, onlar bizim zatımızda İslam’ı görüyorlar, biz de görürsek. onların durumuna gereken ilgiyi göstermezsek İslam’dan uzaklaşmalarına sebep oluruz.’
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: ‘Mü’min çok sıcak kalpli, yumuşak huylu ve yüksek karakterlidir. Çok çabuk sevilir ve onunla anlaşmak çok kolaydır. Bu sıfatlara sahip olmayanlarda hayır yoktur.’ Bu hadisin sırrına mazhar olan büyük bir zat idi. Tevazu, tevazu, sabır, merhamet, şefkat, yiğitlik ve cömertlik gibi güzel ahlak erdemleri onun hayat ağacının çiçekleriydi.
‘Allah güzeldir, güzel şeyleri sever’ Hadis gereğince yaptığı her şeyin düzenli, düzenli ve hoş olmasına özen gösterirdi. Ancak o hiçbir zaman yüzeysel ya da biçimci olmadı. Onun için değerli olan ruhu ve anlamıydı. Çeşitli sebeplerle yurt içinde ve yurt dışında Müslümanlara uygulanan baskı ve eziyetlerden dolayı büyük bir üzüntü duydu ve sabaha kadar uyuyamadı. Müminlerin kederi onun derdiydi.
İslam standartlarından asla taviz vermezdi. Herkese adil davranırdı. Ancak gençlere karşı farklı bir tavrı vardı. Bu nedenle binlerce genç onun kutsal sohbetlerinden ilham aldı. İnsanların kültürel düzeyine ve fıtratına uygun konuşuyorlardı. Konuşmaları sıkıcı ve ağır değildi. Bazen yüzlerinde gözyaşı, bazen sevinç ve gülümseme olurdu.
O, ikiyüzlülüğü sevmezdi, taassubu da sevmezdi. Her alanda Allah rızası için çalışan insanları sevgiyle kucaklardı. Ayrım yapmadan alimleri ve müjdecileri ziyaret ederdi. Üstadın tavsiyesi üzerine İstanbul’da Süleyman Hilmi Efendi (ks) ve Ali Haydar Efendi (ks) Hazretlerini de ziyaret ettiler.
O, maddi ve manevi cihad adamıydı. Konuşmalarının ana odağı cihattı. İçeride ruh, şeytan var; Bize dış insan şeytanlarına karşı her zaman tetikte olmamızı tavsiye etti. Gerçek mutasavvıfın, malını, canını Allah yolunda feda eden kişi olduğunu ifade etti. Tüm takipçilerine Allah’ın galip gelmesi için çalışmalarını tavsiye etti. Kimseye zarar vermez, sevdiklerini Allah için sever, sevmediklerinden de Allah için nefret ederdi. Sonuç olarak o, Peygamber ahlakını yaşatmaya çalışan bir manevi liderdi.
MÜKEMMELLİK VE YENİDEN BULUŞMA
Yaş elli altmışlı yaşlara yaklaştıkça bedene ağır manevi yükün getirdiği rahatsızlıklar ortaya çıkmaya başladı. Göz ameliyatı geçirdi, şeker ve kalp hastalıkları nedeniyle Ankara Gülhane Hastanesi ve Kayseri Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gördü. Ancak tüm bu hastalıkların Allah’ın bir hediyesi olduğunu bilerek hizmetine devam etti. Üstad Mahmud Sâmî Efendi (ks) 1983 yılında vefat edince üstadın maneviyatına bağlılığını sürdürdüler. Fahr-i kâinat (as)’ın izinde yaklaşık 72 yıl süren nezih bir yaşamdan sonra, 26 Ocak 1987’de Kayseri’de ebedî topraklara veda ettiler.
Öldükleri günün sabahı doktorların karşı çıkmasına rağmen ısrarla hastaneden çıkarılmayı talep etmiş ve yakınlarına şunları söylemiştir; ‘Bugün Peygamber Efendimiz (sav) beni sağ tarafımdan, Sami Peygamber Efendimiz de sol tarafımdan yakaladı, hiçbir hastalığım kalmadı’ dediler.
Mezarı Yahyalı Kavacık Mahallesi’nde yaptırdığı Kalender Camii’dedir.
Onun şefaatine mazhar olmak ümidiyle ruhu için El-Fatiha.
ALİ RAMAZAN EFENDİ’NİN HİDARETİ
Bugün Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’nin (ks) kutlu yolu, yeteneğini genç yaşta keşfeden merhum Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun (ks) gözdesi olan Ali Ramazan Efendi tarafından yönlendiriliyor. Ali Ramazan Efendi, Hacı Hasan Efendi’den aldığı Nakşibendiyye ve Kadiriyye izinlerinin yanı sıra Muhammed Fadıl Geylani Bey’den de birer izin almıştır. “Kadiriyye İzni”diğerini söyle “İlmiyye İcazeti”İki ruhsatı daha vardır: Yazılarında Hacı Hasan Efendi (ks) ve “standart taşıyıcı”Anlam, “Alemdar”Mahlasını kullanan Ali Ramazan Efendi, rehberlik faaliyetlerine devam etmektedir.